Bu yılki İklim Haftası NYC, 900’den fazla etkinlikle bugüne kadarki en büyük organizasyon olarak gerçekleşti ve geçen yıla kıyasla %50’lik bir artış gösterdi. Bloomberg tarafından “yılın resmi olmayan iklim zirvesi” olarak adlandırılan bu etkinlik, dünya gözünü Bakü, Azerbaycan’da düzenlenecek COP29’a çevirirken, iş dünyası liderleri ve bankacıların katılımında azalma olabileceği yönündeki endişelerin arttığı bir dönemde düzenlendi. Yine de İklim Haftası NYC, farklı sektörlerden liderleri bir araya getirerek iklim krizinin çözülmesinin aciliyetini vurguladı.
Etkinlikte, savunmasız ülkelerin karşı karşıya kaldığı ciddi çevresel zorluklar ele alındı. Bahamalar Başbakanı Philip E. Davis, deniz seviyesinin yükselmesi ve fırtınaların şiddetlenmesi gibi etkileri işaret ederken, Al Gore mevcut COP sürecini sert bir şekilde eleştirerek önemli reformlar yapılması gerektiğine dikkat çekti. İnsanlık tarihindeki en sıcak yılın ardından, küresel olarak koordineli eylemlerin gerekliliği her zamankinden daha net.
İklim Haftası’nın en önemli konularından biri, yenilenebilir enerjiye geçişin finanse edilmesi ve iklim değişikliğinden en çok etkilenenlere tazminat ödenmesi oldu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, fosil yakıt sübvansiyonlarının adil bir enerji geçişi için yeniden yönlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, dünyanın en büyük kirleticilerinin bu maliyetleri üstlenmesi gerektiğini söyledi. Avrupa İklim Vakfı’ndan Laurence Breton, küresel iklim finansmanındaki dengesizliğe dikkat çekerek, fosil yakıt şirketlerine bir yılda verilen 7 trilyon dolarlık sübvansiyonun, düşük gelirli ülkeler için üç yıllık iklim finansmanı sağlayabileceğini belirtti.
Ayrıca, bu yılki tartışmalarda moda sektörü daha belirgin bir rol oynadı ve tarım ile lojistik gibi sektörlerle olan bağlantısı vurgulandı. Moda endüstrisinin karbonsuzlaştırılması bir öncelik olarak ortaya çıkarken, sektörün olumsuz etkilediği topluluklar için daha fazla sorumluluk alması çağrıları yapıldı.
Çapraz sektör yaklaşımı, anlamlı iklim eylemi için kritik olarak kabul edildi. Moda, finans ve enerji liderleri, karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik işbirlikçi stratejiler geliştirmek için bir araya gelerek sürdürülebilirlik çabalarının koordinasyonunun önemine vurgu yaptı.
Adil bir geçiş kavramı da etkinlikte ön plandaydı ve ekonomiler temiz enerjiye geçerken eşit sonuçlar sağlanması gerekliliği vurgulandı. ABD’de temiz enerji işleri hızla büyürken, düşük gelirli ülkelerin iklim değişikliğinden orantısız şekilde etkilenme konusundaki endişeler devam ediyor. Küçük Ada Devletleri liderleri, tazminat taleplerini yinelerken, eski ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, petrol ve gaz şirketlerinden daha fazla hesap verebilirlik talep etti.
Genç aktivistler de etkinlikte güçlü bir varlık göstererek iklim adaleti talep etti ve krizin nesiller arası niteliğini vurguladı. Brooklyn’de düzenlenen UPROSE’nin “İklim Adaleti Burada Yaşıyor!” gibi etkinlikler, yerel çözümler üretmede toplumsal hareketlerin önemini gösterdi.
İklim Haftası’ndaki politika tartışmaları, seçimler öncesinde birçok ülkenin yeni iklim taahhütleri vermekte tereddüt ettiğini yansıttı. Ancak, Rockefeller Vakfı’nın Dünya Bankası ile ortaklaşa Afrika’da 2030 yılına kadar 300 milyon kişiye yenilenebilir elektrik sağlama girişimi gibi işbirlikçi finansman modelleri umut verdi.
İnovasyon da İklim Haftası’nın önemli bir odak noktasıydı ve yeni teknolojiler iklim krizine çözüm umutları sundu. Dikkat çeken projelerden biri, tekstil üretiminde mikro liflerin su yollarına girmesini engellemeyi amaçlayan Regen™ teknolojisinin lansmanıydı. Bu teknoloji, yılda 120.000 ton mikro lif kirliliğini azaltarak okyanuslardaki plastik kirliliğinin önüne geçebilir.
Dünya COP29’a odaklanırken, İklim Haftası’ndaki aciliyetin devam etmesi gerekiyor. Endüstrilerin birbirine bağlılığı, yenilikçi finansman ihtiyacı ve adil geçişin vurgulanması, anlamlı iklim eylemlerinin merkezinde olmalı. İklim Haftası’nda yapılan konuşmalar ve verilen taahhütler önemli olsa da, önümüzdeki aylarda alınacak somut eylemler gerçek ilerlemeyi belirleyecek.